TÜBA Akademi 2015 Yılı Ödülleri Açıklandı

TÜBA’nın bilim insanlarını teşvik ve takdir misyonu kapsamında uluslararası düzeyde ihdas edilen TÜBA Akademi Ödülleri açıklandı.
Fen ve Mühendislik Bilimleri, Sağlık ve Yaşam Bilimleri ve Sosyal ve Beşeri Bilimler olmak üzere üç kategoride ve her kategoride bir ödülden oluşan ve bütün bilim insanlarına açık olan TÜBA Akademi Ödülleri’ni almaya bu yıl; Fen ve Mühedislik Bilimleri kategorisinde Linz Johannes Kepler Üniversitesi (Avusturya) Öğretim Üyesi Niyazi Serdar Sarıçiftçi, Sağlık ve Yaşam Bilimleri kategorisinde Toronto Üniversitesi (Kanada) Öğretim Üyesi ve Ağa Han Üniversitesi (Pakistan) Kadın ve Çocuk Sağlığı Mükemmeliyet Merkezi Direktörü Zulfiqar Ahmad Bhutta, Sosyal ve Beşeri Bilimler kategorisinde ise İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Mehmet Genç hak kazandı ve Akademi Madalyası’nın ve 30 bin doların sahibi oldu.
TÜBA Akademi Ödülleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, 14 Aralık 2015 Pazartesi günü Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen törenle tevdi edilecek.
Her yıl Fen ve Mühendislik Bilimleri, Sağlık ve Yaşam Bilimleri ve Sosyal ve Beşeri Bilimler olmak üzere üç kategoride ve her kategoride bir ödülden oluşan TÜBA Akademi Ödülleri bütün bilim insanlarına açık. Aday gösterme esasına dayanan ödüller ilgili alanda özgün, öncü ve çığır açıcı çalışmaları olan bilim insanlarına tevcih edilen uluslararası nitelikteki Akademi Ödülleri’nin her yıl bir tanesinin, üç kategori arasında dönüşümlü olarak, Türkiye’den veya Türkiye bağlantılı bilim insanlarına verilmesi kararı alındı. 2015 yılı için Türkiye bağlantılı ödül Sosyal ve Beşeri Bilimler kategorisi olarak belirlendi.
2015 yılında TÜBA üyeleri, Türkiye’deki üniversite rektörlükleri ve dünyadaki bilim akademileri aday göstermeye davet edilmişlerdir. Ulusal ve uluslararası hakem görüşleri ve alan komitelerinin değerlendirmesi sonucunda TÜBA Akademi Konseyi’nce ödül tevcih edilen bilim insanları:

Mizah Sayesinde Daha İyi Bir Yönetici Olmanın Beş Yolu

İş yeri aslında uygun mizah için mükemmel bir yer. Yöneticiler mizahı bir araç olarak kullanıp ofisin daha mutlu ve başarılı bir ortama dönüşmesini sağlayabilir. Daha verimli ve sempatik bir yönetici olmak için mizahı kullanmanın beş yolunu sizin için yazdım.
1. Ekibe yön verebilirsiniz
Bir yönetici olarak karşılaşabileceğiniz en büyük zorluklardan biri herkesin aynı yönde ilerlemesini sağlamaktır. Mizah, amacına ulaşması için uyum gerektiren bir ortaklık sürecidir. Şakalar en çok ortak bir hadiseyi herkesin anladığı zaman işe yarar. Bunu avantaja dönüştürün. Diyelim ki üç ay boyunca herkesin odaklanmasını istediğiniz bir rakibiniz var. Şirketinizin, kötü karakteri yenen bir süper kahraman olarak tasvir edildiği eğlenceli bir karikatür çalışanları ortak bir hedef etrafında, üstelik eğlenceli bir şekilde toplar.
2. Rahatsız edici durumları yumuşatabilirsiniz
Kimse zorlu bir konuşmadan hoşlanmaz. Bir yönetici olarak çalışanlarınızdan birini eleştirmeniz gerektiğinde bu durum hem sizin hem de karşınızdaki kişi için son derece güçtür. Mizah durumu biraz daha hafifletebilir. Kötü haberi vermeden önce büyük bir hatanızdan ve sonra bunun üstesinden nasıl geldiğinizden bahsedin. Çalışanınız sizi daha dikkatle dinleyecek ve her ikinizin de zaman içinde gelişmeye açık iki insan olduğunuza inanacaktır.
3. Önemli konuları akılda kalıcı yapabilirsiniz
Çoğu insanın çocukluğundaki şakaları daha iyi hatırlamasının bir nedeni var. Şaka dediğimiz olgu insanda bir “Evraka!” hissi uyandırır. Şaka boyunca bir düşünce sürecinden geçersiniz ve sonunda can alıcı bir dönüşle şaka sizi bambaşka bir yöne sürükler. Bu tezat kahkahayla bir araya gelince o fikir zihninizde kalıcı bir yer edinir. Öğretmek istediğiniz fikirle alakalı komik bir şaka oluşturursanız herkes bilmesi gerekeni daha iyi hatırlayacaktır.

Edebiyat ve Her Şey

Şeyh Gâlib der ki “Gele bir devr ki bu Gâlib’i yâd eyleyeler / Fırsat-ı sohbeti ahbâb ganîmet bilsün.” Yani “öyle bir gün gelecek ki Gâlib’i hatırlayacaksınız ve ondan söz ederken bu sohbet fırsatını ganimet bileceksiniz.” Şeyh Gâlib büyük bir şair olduğu için bunu söyleyebilir, benim burada ifade etmek istediklerim için böyle bir durum söz konusu değil elbette, estağfurullah.
Nefî’nin çok sevdiğim bir beyiti vardır: “Rind-i aşkız hâsılı Nef’î-i bî-pervâ gibi / Âşinâya âşinâ, bîgâneye bigâneyiz.” İlk dizesi değil belki ama ikincisi bir mottodur benim için. Nef’î burada der ki “Bize kim yakın, bize kimler dostluk gösteriyorsa işte biz onlara aşinayız.” Bu mecliste sizlerle birlikte birbirine aşina olanlar arasında bir sohbet olsun istiyorum.
Divan Edebiyatı
“Edebiyat ve Her Şey” konusuna gelirsek… Burada edebiyatın önceliği olduğunu söyleyebiliriz. Dikkat ederseniz konumuz “Her şey ve Edebiyat” değil, tam tersi. Bu nedenle önce edebiyattan söz edip oradan her şeye geçebiliriz. Edebiyat derken, burada kendi tercihlerimi öne çıkarmak durumundayım. Çünkü benim için edebiyat demek şiir demektir. Neden? Modernleşme denilen süreçle birlikte Türk edebiyatına giren türlere karşı biraz bigâne durdum. Batı’dan ithal roman, hikâye, tiyatro ve deneme gibi türlerden söz ediyorum. Hatta bir anlamda “kritik” ya da “eleştiri” dediğimiz türden de söz etmemize olanak yok. Osmanlı toplumu modernleştikten sonra Türk edebiyatına giren türler bunlar. Türk edebiyatında Batılı anlamda bir roman ya da öykü geleneğine ancak Tanzimat’tan sonra rastlayabiliyoruz. Ama şiir var ve hep var. Yani Türkler İslam’a intisap etmeden önce başlayan bir şiir geleneği mevcut. İslam’la birlikte daha da gelişen, gümrah hale gelen büyük bir şiir geleneğinden bahsediyorum. Bu gelenek hem Divan edebiyatı bağlamında hem de halk şiiri bağlamında… Bâkî’nin, Fuzûlî’nin, Nedim’in, Nef’î’nin ve benzeri büyük şairlerin eserlerini okurken yakın çevremdekilere hep şöyle derken bulurum kendimi: “Bu adamlar bizden iyi yahu.” Gerçekten Divan edebiyatımız büyük bir edebiyattır. Ama maalesef okullarımızda bu hazineyi yeterince değerlendiremiyoruz.
Şiirin Geriye İtilmesi
Benim tezim hep şu olmuştur: İslam Medeniyetinin söylemi doğrudan doğruya şiirdir. Bugün Türkiye’de şiirin geriye itilmesi, şairlerin kimliklerinden yeterince söz edilmemesi; buna karşın romancıların özellikle çok daha fazla kamuoyunda kendilerinden söz ettiren kişiler olması, açıkçası bana çok hüzün verici geliyor. Çünkü şiirin geriye itilmesi durumu söz konusu ise bu bir medeniyetin geriye itilmesi anlamına gelir. “E ne var bunda?” ya da “Şimdi roman çağı” diyenlere karşı bunu böylece kabullenmek durumunda mıyız? Elbette değiliz. Çünkü Türk insanı asırlar boyu kendini şiirle dile getirmiştir. Aslında bu konuyla ilgili bir tartışma da açmak istiyorum. Tevfik Fikret’in dediği gibi “Barika-i efkârdan musademe- i hakikat doğar.” Yani fikirlerin çatışmasından hakikat şimşeği doğar, demektir. Yoksa birbirimizi destekleyecek argümanlar ileri sürmenin bir getirisi yok.

Beyni Başarı İle Kandırmak

Programınızda hayata dair küçük detayları ele alıp bunları insan biyolojisiyle harmanlıyor ve ilginç çıkarımlar yapıyorsunuz. Bu fikir aklınıza nasıl geldi?
Brain Games aralarında yazarlar, beyin uzmanları, sinir bilimciler ve benim de bulunduğum birçok aklın iş birliği yapmasıyla ortaya çıkmış bir proje. Oyunları ve beyninizin gerçeklik üretme becerisini katılımcı bir şekilde bir araya getiren interaktif bir tecrübe oluşturmak için çalışıyoruz. Eğlenerek öğrenmenin ta kendisi aslında.
Beynimizi eğitmek mümkün mü?
Kesinlikle. Bilişsel kısayolları ve ön kabulleri öğrenmek daha iyi kararlar vermemizi sağlar. Dünyada daha verimli olabilmek için algısal sınırlarımız hakkında bildiklerimizi bir araya getirebiliriz.
Tüm farklılıklara rağmen beynimiz bazı ortak yöntemlerle kandırılabiliyor. Aslında hepimizin aynı zihni paylaştığını söyleyebilir miyiz?
Hepimiz aynı yerleşik sınırlamalara sahibiz. Beynimiz dış dünyadan sınırlı sayıda veri alıp bir tür tahmin oyunuyla, deyim yerindeyse boşlukları doldurur. Beyniniz dünyada yönünüzü bulmanıza yardımcı olmak için belirli kalıplar kullanıp çıkarımlar yapar. Bu çıkarımlar çoğu zaman kullanışlı olsa da bazen hatalı olabiliyorlar.
Bir eğlence programına felsefi bir tavırla yaklaştığınız düşünülüyor. Buna katılıyor musunuz? Programınızı eşsiz kılan nedir?
Evet, katılıyorum. Brain Games beynimizin “gerçekliği” nasıl algıladığı ve oluşturduğuna dair felsefi bir konuşma başlatmak için hile ve oyunları giriş noktası olarak kullanıyor. Algının dünyayı nasıl şekillendirdiği ve algının da dil, kültür, müzik, teknoloji gibi etkenlerle nasıl değiştiği gibi konuları konuşmanın önemli olduğunu düşünüyorum. İnsanlar dünyayı, dünya da insanları şekillendiriyor. Geldiğimiz noktaysa gerçekliğin şekillendirilebilir olduğu.

Beyin Kanseri Tedavisinde Türk Bilim Adamlarından Dev Adım

Çalışmalarını ABD'nin önde gelen üniversitelerinden Yale Üniversitesi'nde sürdüren Türk bilim adamı Prof. Murat Günel ve ekibi, beyin kanseri tedavisinde dünyada çığır açacak bir çalışmaya imza attı. Yale Üniversitesi Beyin Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Günel, Türkiye ve Almanya'dan bilim adamları ile işbirliği içinde yaptığı çalışmada, beyin kanserlerinin iyi huylu tümörlerden genetik olarak kansere dönüşmesine neden olan mekanizmaları keşfetti. Günel'in konuyla ilgili bilimsel çalışması, pazartesi günü bilim dünyasının önde gelen yayın organlarından Nature Genetics'te yayınlandı.
ABD'nin Chicago kentinde Nortwestern Üniversitesi Hastanesi Kadın Doğum Bölümü Anabilim Başkanı Prof. Dr. Serdar Bulun ile birlikte ABD Ulusal Bilimler Akademisi'ne seçilen iki Türk bilim insanından biri olan Murat Günel, yaptığı açıklamada, “Kanser tedavilerinde en önemli gelişme, kanserin niye olduğunu, nasıl ortaya çıktığını anlayabilmek. Bunu da en son genetik teknolojiler, genomic teknolojiler, kanserin genetik şifresini okuyabilmemizi sağlayan teknolojiler ortaya çıkardı; biz de bu teknolojileri kullandık" dedi.
Şifreleri Çözerek Anladık
Bütün tıbbi gelişme ve cerrahi gelişmelere karşın, “glioblastoma” ya da kısaca GBM olarak bilinen beyin tümörlerinin, en çok ölüme yol açan kanser turu olduğuna değinen Günel, “Beyin tümörleri bazen iyi huylu olarak başlayabiliyor. Özellikle genç yaşlarda, 20'li, 30'lu yaşlarda. İyi huylu olduğu halde, bazen 10 sene, bazen 20 sene sonrasında, uzun sürelerden sonra habis hale dönüşüp maalesef bir sene içinde hayatın kaybına yol açıyor. Bu iyi huylu beyin tümörlerinin, kötü huyluya, nasıl kansere dönüştüğü bilinmiyordu. Biz Türkiye ve Almanya ile ortak bir çalışma yaparak 41 tane hasta belirledik. Bu hastalarda, beyin tümörleri iyi huylu çıkıp, daha sonra kansere dönüşmüştü. İki tümör dokusunu da, iyi huyluyu da, kötü huyluyu da alıp, bunların şifresini okuyarak farklılıkları belirledik. Bize bu kanserin nasıl ortaya çıktığını gösterdi" dedi.

Önce Hayvanlarda Sonra İnsanlarda
İnsanların genetik şifresinde 3 milyar harf olduğunu belirten Günel, “Bunlardan yalnızca yüzde 1'i protein, yani hücrenin temel yapı taşlarını kodluyor. Yüzde 99'u ne işe yaradığı bilinmeyen bölgelerde. Biz beyin tümörlerinin, kanser haline gelmesinde, özellikle protein kodlamayan