Aristoteles ve Uygulamalı Felsefe

Felsefe teorik bir etkinlik olarak görülür genellikle. Dolayısıyla günlük yaşamdan uzak, yaşam sorunlarıyla pek ilgili olmayan bir alan olduğu düşünülür. Oysa başlangıcından beri felsefe kimi tarihsel dönemlerin dışında, yaşam sorunlarıyla yakından ilgili olmuştur hep. En teorik soruların ele alındığı durumlarda bile filozofların aslında günlük yaşamın içinden çıkıp gelen sorunlarla yakından ilgilendikleri görülmektedir. Eskiçağda bunun en iyi örneklerinden biri Aristoteles’tir.
Eskiçağda felsefeyi doruğuna taşıyan Aristoteles bilindiği gibi felsefenin dört temel alanını birbiriyle bütünleştirip sistematik hale getiren ilk filozoftur. Bu bakımdan Eskiçağda felsefenin teorik yönde gelişimine katkısı büyüktür. Gerçi onun bu başarısında hocası Platon’un, dolayısıyla da Sokrates’in önemli bir payı vardır. Ayrıca, bu başarıya Sokrates öncesi düşünürlerin yapmış olduğu katkıyı da unutmamak gerekir. Bu filozoflar felsefenin hepimizce bilinen dört temel alanının (varlık felsefesi, bilgi felsefesi, mantık, etik) temelini atmış, Aristoteles de bunları birbirine bağlayarak felsefeyi tam ve bütünlüklü bir teorik etkinlik olarak ortaya koymuştur. Bundan dolayı Aristoteles daha sonra yapılan teorik ve pratik felsefe çalışmaları için vazgeçilmez bir kaynak olmuştur. Örneğin kendi döneminde Stoa Okulu ve Roma Dönemi düşünürleri özellikle pratik sorunlar konusunda büyük ölçüde Aristoteles’ten beslenmişlerdir. Daha sonra Ortaçağın önemli filozofları (örneğin Thomas Aquinas, Abelardus) yine büyük ölçüde Aristoteles’e dayanarak felsefe etkinliğini sürdürmüşlerdir.
Felsefe tarihindeki yeri ve önemi tartışılmaz olan Aristoteles daha sonraki dönemlerde de bazen örtük bazen de açık şekilde ana başvuru kaynağı olma özelliğini taşımıştır. Bu durum günümüz için de geçerlidir. Aristoteles’in daha sonraki çalışmalarda onu böyle vazgeçilemez kılan yanı yukarıda da belirtildiği gibi felsefenin belkemiği olan dört temel araştırma alanını bütünleştiren bir teorik felsefe ortaya koymuş olmasıdır. Dolayısıyla ister günümüz ister sonrası için olsun, felsefe yapmanın söz konusu olduğu her durumda Aristoteles’e başvurmak, başka deyişle ondan yardım almak kaçınılmaz bir gereksinimdir.
Bu yazının konusu, Aristoteles’in ele aldığı teorik felsefe sorularına verdiği yanıtlarla, felsefe tarihi için önemi ve değeri tartışılmaz olan görüş ve düşünceleriyle doğrudan bağlantılı değildir. Kısaca söylenirse bu yazıda Aristoteles’in, günümüzde önem kazanmış olan uygulamalı felsefe çalışmalarına kaynaklık edebilecek kimi düşünceleri üzerinde Retorik adlı kitabı çerçevesinde durulacak ve onun günlük yaşamda, çoğunlukla kişilerarası ilişkilerde ortaya çıkan sorunlara ışık tutabilecek, bu sorunların çözümüne yardımcı olabilecek felsefi yaklaşımının önemi belirtilmeye çalışılacaktır. Böylece felsefenin günlük yaşamdaki sorunlarla da çok yakından ilgilenen bir alan olduğunu gösterebilecek önemli bir örneğe yer verilmiş olacaktır.
Aristoteles’in (aslında bütün filozofların) ister teorik olsun ister pratik olsun ele aldıkları her sorun günlük yaşamla doğrudan ya da dolaylı şekilde bağlantılıdır. Çünkü felsefe yapma etkinliği günlük yaşamın olağan akışında çeşitli olaylar ve olgularla sürekli karşı karşıya olduğumuz bir etkileşim ortamında kimi sorular ortaya atmakla, başka deyişle çoğunlukla farkına varılmayan ve olağan görülen şeylerde kimi sorunlar görmekle, olan biteni sorunlaştırmakla başlayan bir ekinliktir.
Felsefenin, “hakikatin bilgisi” olarak adlandırılmasını uygun bulan Aristoteles (Metafizik, 993b 20) her ne kadar teorik bir bilgi alanı diye görse de onun, uygulama alanlarıyla, başka deyişle “uygulamalı” ya da “pratik bilimler” ile olan yakın ilişkisini de hiç göz ardı etmemiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi Nikomakhos’a Etik adlı eseri bunun en iyi örneğidir. Retorik adlı kitabı da aynı özelliği gösteren bir örnektir. Acaba Aristoteles, siyaset etkinliği için temel bir bilgi alanı olarak etik sorunları ele alan Etik’in yanında retorik/“konuşma sanatı” üzerinde neden durmak istemiş ve bu etkinlikle ilgili kimi noktalara açıklık getirme gereğini niye duymuştur? Bu soruyla ilgisinde Ross’un yaptığı şu saptama önemlidir. Ross, Eski Yunan toplumunun hem siyaset etkinliğini hem de mahkeme tartışmalarını seven bir toplum olduğunu, ayrıca da düşünsel (theoria) merakı yüksek bir toplum olduğunu belirtmektedir. Buna, genel olarak herkesçe bilinen ve kabul gören şu düşünce de eklenebilir: Her teorik bilgi aslında uygulama alanlarıyla ilişkisinde anlamlı ve önemlidir. Ross’un belirttiği nokta teorik felsefenin gelişebilmesi için nasıl bir ortamın daha elverişli olduğu konusunda fikir verici olması bakımından da dikkate değerdir. Böylece Eskiçağda felsefenin teorik bir etkinlik olarak gerçekleşmesi yönünde hayli çaba göstermiş ve onun gelişimine önemli katkıda bulunmuş olan filozofların bu düşünsel merakının pratik sorunlara olan ilgilerinden kaynaklandığını gözden kaçırmamak gerekir.
Retorik’te Aristoteles’in o günün koşullarında hem mahkeme tartışmaları hem de siyaset etkinliğiyle ilgisinde “kişi karakterleri” ve “heyecanlar”/duygulanımlar (πάθη /emotions) üzerinde durması ve bunları analiz etmesi bugün için de öğretici niteliktedir. “Heyecanlar” ve “duygulanımlar” bilgi edimleri değildirler. Başka deyişle bunlar zihinsel veya bilişsel nitelikte değildirler ama insan davranışları ve eylemleri üzerinde çoğu zaman bilgi edimlerinden daha fazla etkileri olmaktadır. Bunlara genel olarak duygulanım edimleri (emotional acts) denebilir. Örneğin öfkelenme, üzülme, sevinme, sevme, nefret etme, tiksinme gibi edimler bunlardan bazılarıdır. İnsanın bu türden edimlerinin olması doğaldır ve yaşam alanında bir işlevi vardır. İnsanın ruhsal yaşamı bir bakıma bunlarla varlık bulur. Ancak bu edimlerin yapı özelliklerinin bilinmesi, insanların hem başka insanlarla ilişkileri hem de dış dünyayla etkileşimleri bakımından önemlidir. Bundan dolayı Aristoteles’in eylemlerde ve kişilerarası ilişkilerde etkili olabilen kişi özellikleriyle ilgili kimi düşüncelerini ele almak, hem felsefe ile bazı uygulamalı insan bilimleri arasındaki yakınlığı görmek hem de “uygulamalı felsefe”nin kendi temelleriyle olan bağını gözden kaçırmamak için önemli görünmektedir. Böylece felsefenin Eskiçağda Aristoteles’in elinde bir bakıma en teorik haliyle gerçekleştiği dönemde bile aynı zamanda hayatın içinde, günlük sorunlarla son derecede ilişkili bir alan olduğunun bir kez daha hatırlanması günümüz dünyasında ortaya çıkan insan sorunlarına daha uygun bir yaklaşım belirleme konusunda faydalı olabilir belki
Devamı Cogito bu sayıda: Yaz 2014 Sayı:77

Sevgi İyi • Aristoteles ve Uygulamalı Felsefe

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

iyi ve güzel...