İletişim kuramı ve ilişkiler - 1

Davranışlarımızı açıklarken iki farklı kategoriye başvururuz. Birincisi, 'derimizin altında" olan bitene atıfta bulunuruz: Duygularımız ve düşüncelerimiz başta gelir. Aptalızdır, akıllıyızdır, kıskanırız, hırslıyızdır, içe veya dışadönüğüzdür, özgüvenimiz vardır, ezik veya yetersiz hissederiz. İkincisi, davranışlarımızı içinde bulunduğumuz ilişkilerle açıklarız: Baba çocuğunu durmadan aşağıladığı için çocuk da isyankar ya da pısırık olur, gibi. İletişim kuramı, en genel tanımıyla, insan ilişkilerini, psikopatolojiyi (psikolojik sağlık sorunları), ve psikoterapiyi kişilerarası ilişkiler bağlamında ve iletişim biçimleri üzerinden inceleyen bir yaklaşımdır. İnsanı, içsel psişik deneyimleriyle değil, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel alanlar ve ilişkisel bağlamlar içerisinde değerlendirmenin önemini vurgular. Bugün iletişim kuramı çerçevesinde ikili ilişkilerden bahsedeceğiz.
İlişkiyi Tanımlamak ve Kurallar
Her bir ilişkide, ilişkide olan bireyler karşılıklı olarak içinde bulunulan ilişkiyi tanımlarlar. İlişkide hoca veya arkadaşımdır. Hocaysam bir türlü, arkadaşsam başka türlü davranırım. Ayrıca dili ve davranışları kullanarak ilişkiye belli kurallar getiririz: Yani, ilişkide nelerin kabul olduğunu, nelerin kabul olmadığını belirleriz. Hocamla arkadaşım gibi ilişki kurmam. İlişkiler, kişiler arasında yaşanan süreçler aracılığıyla tanımlanan, değişen, ve yeniden tanımlanan, dinamik olgulardır. Paylaşılan her bir (sözel veya davranışsal) mesaj, ya var olan ilişki tanımını pekiştirir ya da ilişkinin yeniden tanımlanmasını gündeme getirir. Karşımdaki benden daha üstün olduğunu belirtecek şeyler söylüyorsa, ona itiraz ederek 'ilişkimizin eşit bir ilişki' olduğunu söylemiş olurum. İletişim, yalnızca bir mesajın içeriğinin iletilmesine dair bir süreç değildir; bundan çok daha karmaşıktır. Herhangi bir mesaja eşlik eden başka pek çok mesaj vardır. İçinde bulunulan bağlam, seçilen dil, ses tonu, beden dili, ve dışavurulan diğer mesajlar, iletişim sürecinin kapsadığı ve ilişkiyi belirleyen başlıca unsurlardır. İletişim sürecini, kapsadığı tüm öğelerle bir bütün olarak değerlendirmek gerekir; anlam, ancak sürecin bütününe dayanarak çıkarılabilir. Aynı anda var olan bu mesajlar bazen birbiriyle tutarlıdır, bazen ise değildir. Örneğin, "sana hayranım" gibi bir cümle, coşkuyla da, öfkeyle de, alaycılıkla da söylenebilir. Benzer şekilde, beden dili çok çeşitli olabilir ve cümlenin tüm anlamını değiştirebilir. Kişi, herhangi bir söylemde bulunduğunda, belli bir ses tonunu kullanmak ve belli bir beden pozisyonu almak durumundadır. Sessiz kalındığında bile, bir beden pozisyonu almak kaçınılmazdır, ki bu da, öyle ya da böyle, bir tepkidir. Bu sebeple, hiçbir ilişkide, iletişimde olmama halinden söz edilemez; sessiz kalmak dahil her tür seçim, bir mesaj içerir ve bu mesaj, içinde bulunulan bağlama ve diğer unsurlara göre bir anlam kazanır. Yani siz bana bir şey söylediğinizde, ben tavana bakıp bir şey söylemiyorsam, bu "seni takmıyorum" olarak yorumlanabilir. Bu bir ilişki ve iletişimdir.
İlişkide Güçlü Olmak
İletişim kuramına göre, bir ikili ilişkide, kişilerden birinin diğerine söylediği veya yaptığı bir şey, ilişkiyi tanımlamak, yani belli bir çerçevede ilişkiye yön vermeyi amaçlayan bir "manevra" olarak değerlendirilir. Bir manevrayı manevra kılan, söylenilen veya yapılanın kendisi kadar, nasıl söylendiği veya yapıldığıyla da ilgilidir. İlişkisel alanda bir manevrayla karşılaşan kişi için iki seçenek mevcuttur: önerilen ilişki tanımını kabul etmek, ya da karşı manevra yaparak başka bir ilişki tanımına yönelmek. Anlaşılacağı üzere, bu tanımlamayı belirleyenin kim olduğu, yani kontrolün kimde olduğu da her kişilerarası ilişkide süregelen bir meseledir. İletişim kuramı der ki; ilişkiyi tanımlamaktan da ilişki tanımını kontrol etmekten de kendini alıkoymak mümkün değildir. Kişiler arasındaki her bir mesaj, ilişkiyi belirlemektedir ve kontrolün diğer kişide olmasını talep etmek yalnızca bir paradoks doğurur; çünkü kişi, diğerinin kontrole geçmesini talep ederek ilişkiyi kontrol etmiş olur. Dolayısıyla, ilişkiyi tanımlamaktan kaçınmak, aslında daha genel bir seviyede ilişkiyi kontrol etmek anlamına gelir. "İlişkiyi tanımlamak" derken her daim bilinçli bir şekilde ilişkinin tartışılmasından söz etmediğimize dikkat çekmekte fayda var. İlişkinin tanımlanması, daha ziyade, kişilerin karşılıklı etkileşimleri sırasında ve sonucunda kendiliğinden gerçekleşen bir süreç; gayet sıradan zamanlarda ve durumlarda, oldukça gündelik konuşmalarla veya hareketlerle sürekli olarak tekrarlanır. İlişki tanımını "kontrol etmek" de yine ilişki tanımına dair bilinçli bir kontrolden çok, ilişkinin kendi istek ve ihtiyaçlarına hizmet edecek biçimde sürmesini sağlamaya yönelik ve pek çok kez farkında olmaksızın verilen bir çaba. Kimisi aşırı kontrolcü davranarak ilişkiyi kendi denetimi altına alabilir. Ancak farkında olunmasa da, kimisi de muhtaç davranarak kontrolü ele geçirir. Bir çocuğun ağlayarak istediğini elde etmesi gibi. Zayıf düşerek güçlü olmak, yani ilişkiye yön vermek buna denir. Demin söz ettiğimiz paradoksu anımsayın; kontrolü diğerine vererek kontrol etmekten söz ediyoruz. Bugün bir bakın bakalım; ne zamanlar zayıf görünerek, ya da alttan alarak ilişkiye yön vermeğe çalıştınız. Haftaya devam. Kaynak: Haley, J. (1972). Strategies of Psychotherapy. New York, NY: Grune Stratton.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

iyi ve güzel...