Eleştiri: Yok edici Haset

Eleştiri sözlük anlamı olarak "Bir insanı, bir eseri, bir konuyu, doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek maksadıyla inceleme işi, tenkit" olarak tanımlıdır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere “Doğru ve Yanlış” üzerine “İnceleme” yapılarak ortaya konulan düşüncelerdir. Dolayısı ile eleştiri yapabilmek için eleştiri konusunda yeterli bir bilgi birikimi olmalı ki “Doğru ve Yanlışı” ayırt edebilecek incelemeleri yapabilelim.
Ülkemiz eleştiri konusunda inanılmaz bir sapma içindedir. Eleştiri adı altında kişilere, eserlere ve/veya kurumlara dolaylı ve doğrudan yıkıcı saldırılar yapılmaktadır. Saldırıyı eleştiri olarak sunan bu cahil, gözü kapalı anlayış genel olarak ta eleştiri konusunda elle tutulur bir üretimi olmayanlardır.
Eleştiri olarak sunulan bu saldırılar yıkıcı, yok edeci amaçlar hedefler. Eleştiriye konu olma onlar için “Başarı” etiketi taşıyan her türlü alanı kapsar. İlk olma, Başarma, Kazanma, takdir görme v.b kavramlar onlar için dayanılmaz bir saldırı dürtüsüdür. Öyle ki bazen bu kişiler kontrollerini kayıp ederek eleştiriye konu olan şey dışına çıkarak alakalı/alakasız ne bulursa saldırı materyali olarak kullanırlar.
Başarının çalışmaktan, yorulmaktan, emekten ve de en önemlisi bıkmadan başarana kadar denemeyi sağlayan hırs ve inanç duyguları ile pekişmiş, pes etmeyen bir yapıdan kaynaklandığını bilmezler. Sanılır ki başarı birden bire kendiliğinden olan doğal bir şeydir.
Birkaç örnek ile bu tarz, eleştiri diye sunulan saldırıları daha iyi anlatabiliriz.
İlk Türk Otomobili “Devrim”: Sıfırdan kıt imkânlarla işin en zorunu başaran kahraman ekip ilk Türk otomobilini üretmeyi başarmıştı. Ancak heyecandan mı, yorgunluktan mı ya da bilenmeyen her nedenden dolayı yeterli benzini konulmayan otomobil çalışmayınca direkt olarak darağacında infaz edildi. O kadar güçlü o kadar yıkıcı saldırılar düzenlendi ki tüm ülke tüm yetkililer beceriksiz bir girişim olarak “Devrim” otomobilini tarihin derinliklerine gömdüler.
Fetih 1453 Filmi: Yılların yakınılan konusudur. Hollywood uydurulmuş kahramanlar üzerine hayal kahramanlarını satarken, bizler niye yaşanmış gerçek hikâyelerimizi, kahramanlarımızı anlatamıyoruz diye. Sürekli bir babayiğidin çıkıp bu imkânsızmış gibi görünen hayali gerçekleştirilmesi beklenir. Başrol ve yönetmen kadrosuna da Türk olanlar yakıştırılmaz, Hollywood’un anlı şanlı isimleri üzerinden projeler kurgulanırdı. Sonunda bir babayiğit çıktı ve elini tam almamı ile taşın altına soktu. En önemli işleri de yerli kaynaklardan sağladı. Ortaya insanları heyecanlandıran ve izlemeye değer bir yapım çıkardı. Başarı sağlanır sağlanmaz yine kıskançlık ve aşağılık duygusu ile harmanlanmış duygular ifade bulmaya başladı. Yok o sahne şuna, şu sahne buna benzemiş; Türkün Türke reklamı (Türkün Türkü aşağılaması normalmiş gibi) v.b.  Sanki sinema dünyasında ilk çekimlerde her şeyi tam mükemmel filmler varmış, sanki her çekilen film Oskar’lıkmış gibi yapılan bu eleştiriler ne bu işi yapanları daha iyisi için motive edici ve yol göstericidir ne de bu tarz işlere niyetlenenler için cesaret vericidir.
Nakil Ameliyatları: Çok zor ama bir o kadar da yüksek itibarlı bir iş. Tıp alanındaki ileri düzeyi gösteren bir iş, nakil. Ülkemizde de bu alanda dünyada örnek gösterilen ve öne çıkan pek çok başarılı operasyonlar yapılıyor. Tabii ki her tıbbi müdahalede olduğu gibi nakillerde de risk unsuru mevcut. Özelliklede ilk yapılan her uygulamada bu risk daha da yüksek ve belirsizdir. Ancak bu riskleri göze almadan bu tarz işlemlerin yapılma olasılığı da yoktur. Bu konuda da başarılı olan bir uygulamayı aşırı abartılı ve magazine dökerek (Dünyadaki en yakışıklı yüz nakli v.b) riskleri görmezden gelmek ve ilk başarısızlıkta bu işi yapanları acımasızca eleştirmek bize has bir şey olmalıdır.
Sportif Konular: Genel olarak bir konu popüler olunca bu tarz kişiler kendini tutamaz ve deşifre ederler. Ülkemizde spor ve de Futbol en popüler konular. Bu konudaki yersiz, gereksiz, konuya katkısız bir sürü örnek mevcuttur. Futbolda Hem milli takım hem Kendi kulübü bazında birinci sınıf bir statüye kavuşturmuş Fatih Terim hayal bile edilemeyen pek çok başarıya rağmen akla hayale sığmayan nice saldırılara uğramıştır. Milli takım düzeyinde Uluslar arası kupalara katılmamızı hayalden çıkarıp gerçeğe dönüştüren, Kendi Kulübüne Avrupa Kupası kazandıran Fatih Terim değil de kendileriymiş gibi eleştiren bu zihniyettekiler onun sürekli olarak tökezlemesini beklerler. Ya Şenol Güneş! Rüyamızda görsek inanamayacağımız(bu yetersizlik duygusu öyle bir işlemiş ki içimize!) bir başarıyı yaşatarak Milli Takımımızı Dünya kupasında üçüncü yaptı. Ama o noktaya gelene kadar kendisine yapılanlar! Öyle ki bu aymazları dünya üçüncülüğü de kesmedi ve saldırılarına başarıyı küçümseyerek devam ettiler. Günümüzde en canlı örnek Beşiktaş kulübü ve onun hocası Carvalhal. Lig başlarken beklenmedik bir şok yaşayan kulübün hocası içeri alındı. Bu kulübe nöbetçi bir hoca olarak gelen Carvalhal en güzel Tevazu örneğini göstererek her zaman takımın hocası olarak Tayfur Havutçuyu anarak daima onure etti. Ortalama üç günde bir maç oynayan ve sakatlıklardan dolayı as oyuncularının çoğunluğundan faydalanmayan bu hoca, maddi sıkıntıları da olan bu takım ile geçen yıl Avrupa’da kupa finali oynamış ve 10 maçtan fazladır yenilmeyen bir takımı elemiş, Ligde ilk üç içinde yer almış ve kupada yoluna devam ettirmiştir. Bu kadar zor şartlarda dirençli ve başarılı bir takım kurgulayan bu hoca ve takımı uzatma dakikalarında kazanırken kayıp ettiği Lig lideri Galatasaray maçından sonra bu tarz saldırılara hedef olmuştur.
Örneklerini her alanda çoğaltabileceğimiz bu tarz yaklaşımlar medya kuruluşlarınca da itibar görüp öne çıkartılınca doğal olarak hayatımızda ki varlıkları devam ediyor. Toplumsal olarak “Hiçbir başarı cezasız kalma” bilinçaltı ile yaşayan ülkemizde bir şeyleri başarmak cesaret ve yüksek seviyede dirençli bir yapı gerektirmektedir. Bunu başaran az sayıdaki cesur insanlarımızın değeri maalesef yıllar geçtikten ve çoğunluklada bu kişiler dünyamızdan göçtükten sonra kendilerine layık görülmektedir.
Her alanda bir değişim ve gelişim yaşayan ülkemizde “eleştiri” konusunda köklü bir bakış açısı değişikliği gereklidir. Eleştiri ile saldırıyı ayırarak, çıkarcı, kıskanç ve habis duygularla yapılan bu tarz yaklaşımları değersizleştirmeli ve etkisizleştirmeliyiz. Yapıcı, yol gösterici veya Sadece ilgili konu ile ilgili olarak yapılan eleştirileri ön plana çıkarmalıyız. Toplumsal olarak içimize sinen olumsuz, yıkıcı ve caydırıcı bu yaklaşımdan kurtulmak için her alanda ve her yaş grubunda bir seferberlik yapmalıyız.
iyiturks

2 yorum:

  1. fetih 1453 hakkında söyledikleriniz kayda değer. ancak ben yine de türk sineması ve türk ulusu adına yetersiz buluyorum.

    YanıtlaSil
  2. Tabii yetersizdir. Ancak birşeyle yapabilecek ve seyirci çekebilecek güctedir. Yetersizlik daha çok çaba daha çok film ile giderilebilir. Her film mükemmel olmalı tarzındaki eleştiriler bu çabaları bitirir ve yetersiz olan bu sektörü yok eder. Düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkürler

    YanıtlaSil

iyi ve güzel...