Orhan Pamuk'tan Saf ve Düşünceli Romancı


İki kitap eki çıkardığım, edebiyat dergilerine eleştiriler yazdığım dönemlerde gençler, bir vesileyle bana rastladıklarında aynı soruyu sorarlardı. Romanın tarihini kıstas alırsak, belki de 400 yıllık bir sorudur aslında bu: Özgün bir roman yazacaksam, etkilenmemek için başka romanları okumamam daha iyi değil mi?
Bu soruyu duyduğumda verdiğim cevap, eğer ortalama bir ruh halindeysem şu oluyordu: Boşver, sen yazmasan da olur.
Heves etmek güzel; yazmaya ve paylaşmaya çalışmanın hiçbir mahsuru yok. Ama son 10 yılda katlanarak artan Türk roman üretimindeki 'kuru kalabalık'ı gördüğümde, 'bu romanın meselesi ne' deyip bir tek cevap bile alamadığımda, 'yazmasan da olur' dediklerimin büyük bir hırsla kaleme sarılmış olduklarını görüyorum. Bu aslında topluma sirayet eden kolay yoldan köşe dönmeciliğin, ben yaptım olduculuğun ve medya pompalamasının edebiyattaki tezahüründen başka bir şey değil.
İşte, Orhan Pamuk'un Türkçe'deki yeni kitabı (Önce ABD'de İngilizce'si yayımlandı) "Saf ve Düşünceli Romancı" (İletişim Yayınları) hem bu açıdan bakıldığında hem de iyi bir romancıyla 'roman satan' romancı arasındaki farkı anlamak için önemli. Belki onun en güzel değil ama en faydalı kitabı...

ETKİLENMEME DERDİ
Baştaki sorunun cevabını daha kitabın başında veriyor Pamuk: "Kırk yıldır roman okuyorum... Gençliğimde bir dönem kendimi bütünüyle romanlara vererek, onları yoğunlukla ve bir çeşit kendinden geçmeyle okudum. O yıllarda (1970 ila 1982 arasında) on sekiz ila otuz yaşlarım arasında roman okurken, kafamda, ruhumda olup bitenleri, tıpkı bir ressamın dağlar, ovalar, ormanlar, nehirler, kayalıklarla kağlı rengârenk, karmaşık ve hareketli bir manzarayı kesinlik ve açıklıkla resmetmesi gibi, anlatabilmek isterdim."
1982, Pamuk'un Orhan Kemal ve Milliyet Roman Ödülleri'ni aldığı "Cevdet Bey ve Oğulları" adlı ilk romanının yayımlandığı yıl. Yani yazarımız, ilk romanı yayımlanmadan yaklaşık 10 yıl boyunca okumuş, okumuş...
Etkilenmek, esinlenmek umurunda olmamış.

BİLSENİZ BİLE YETER
Hatta, herhangi bir yazardan etkilendiğini reddeden Nabokov'un aksine, bu etkileri abartarak konuşmanın özgürleştirici ve öğretici olduğuna inanıyor.
Belki bunu bugün dünya çapında kabul görmüş büyük bir yazar olmanın olgunluğuyla yapıyor ama, umurunda olmamanın ötesinde, etkilendiği, esinlendiği yazarları ve romanları bir bir sıralamış bu kitabında.
"1974'te yazmaya başladığım ilk romanım Cevdet Bey ve Oğulları, oldukça muhafazakâr bir şekilde, 19. yüzyıl romanını, Buddenbrooklar'ı ya da Anna Karenina'yı örnek almıştı kendine... İkinci romanım Sessiz Ev'de, Faulkner'dan Virginia Woolf'a, Fransızlar'ın yeni romanından yeni Latin Amerikan romanına etkiler vardır. Eski deyişle 'kendi sesimi' Borges ve Calvino gibi yazarlara kendimi iyice açarak buldum. İlk örnek, tarihi romanım Beyaz Kale'dir... İlk romanım gibi bir hayli otobiyografik olan, ama asıl kendi sesimi bulduğum roman Kara Kitap'tır..."
Bugün 'intihal'e uzanan, zamanında Orhan Pamuk'un da suçlandığı esinlenme tartışmaları hakkında kitabı okuduktan sonra şu söylenebilir: Nereden esinlendiğinizden ziyade, nereden esinleneceğinizi bilmeniz önemli.

HAYAL ETMEYİ ÖĞRENMEK
Dediğim gibi, Orhan Pamuk'un en faydalı kitabı bu. Okuyacak yazar adaylarının 'gerçek' romanlar üretmesini ya da kendilerini tartıya koyup vazgeçmelerini sağlayacak kadar faydalı.
Pamuk, bir romanı okurken kafamızın yaptıklarını dokuz maddede sıralıyor ki bunlar aslında yazarken de yapılması gerekenler (Burada söylemeyeceğim, kitabı alın okuyun).
Yine de birkaç ipucu verebilirim:
- Bir romanı okumaya başlamanın, bir manzara resmine girmek gibi bir şey olduğunu, romancıların çoğu gizlice ve açıkça sezerler.
- Roman okumanın asıl zevki, dünyayı dışarıdan değil; içeriden, o dünyada yaşayan kahramanların gözünden görebilmekle başlar.
- Romanlar temel olarak görsel edebi kurmacalardır. Bir roman en çok görsel zekâmıza, şeyleri gözümüzün önünde canlandırma yeteneğimize, kelimelerden resimler hayal etme gücümüze seslenerek üzerimizde etkisini kurar.
- Bazı yazarlar 'kelimesel,' bazı yazarlar 'görsel'dir. Bununla bazı yazarların daha çok okurun 'görsel hayal gücü'ne, bazı yazarların ise 'kelimesel hayal gücüme' seslendiğini kastediyorum.
- Romancı, hayal ettiği şeyi en iyi ifade edecek kelimeyi aramakla kalmaz yalnızca, yavaş yavaş en iyi ifade edebileceği şeyi hayal etmeyi de öğrenir.
- Bazı yazarlar, romanlarını yazarken, kullandıkları teknikleri, kafalarıyla yaptıkları işlemleri ve hesaplamaları, roman sanatının kendilerine sunduğu vitesleri, el frenlerini ve düğmeleri kullandıklarını, hatta bunların yenilerini icat ettiklerini fark etmezler de, çok doğal bir şey yapıyormuş gibi sanki kendiliğinden yazarlar. Roman yazmanın (ve okumanın) yapay bir yanı olmasını hiç mesele etmeyen bu tür duyarlığa, bu tür roman okuruna ve yazarına 'saf' diyelim. Bunun tam tersi bir duyarlığa, yani roman okurken ve yazarken metnin yapaylığına ve gerçekliğe ulaşamamasına takılan ve roman ayzılırken kullanılan yöntemlere ve okurken kafamızın işlemlerine özel bir şekilde dikkat eden okurlara ve yazarlara da 'düşünceli' diyelim. Romancılık, aynı anda hem saf hem de düşünceli olma işidir.
- Bütünüyle saf ve bütünüyle düşünceli okurlardan uzak durun!

ÇELİŞKİLERE AYNI ANDA İNANMAK
Peki bütün bunları neden anlattık? Veya roman yazılmasına ve okunmasına neden bu kadar anlam yükledik? Çünkü buralarda hâlâ küçümsenen bir eylem olsa da biz, iyi roman okuru olmayı öğrenmeden önümüzdeki meseleleri çözemeyeceğiz. Roman, en iyi empati kurma, başkasını anlama aracıdır. Pamuk'un dediği gibi, birbirleriyle çelişen düşüncelere huzursuzluk duymadan aynı anda inanmamızı, herkesi aynı anda anlamamızı sağlayan özel yapılardır. Hatta roman sanatını siyasi yapan şey de budur: "Yazarların siyasi görüşleri ya da üye oldukları partiler değil; kültür, sınıf, cinsiyet vs.olarak kendimize benzemeyen birisini anlamak, ahlâki, kültürel, siyasi yargıdan önce şefkat duymak, yani bütün bu özdeşleşme ihtiyacı ve onun gücüdür..."
Roman, çok hayati bir araç ama okumaktan daha çok yazdığımız veya konuştuğumuz sürece bize bir fayda sağlamıyor.
Yazmayı biraz bırakın, Pamuk'un "Saf ve Düşünceli Romancı"sını mutlaka okuyun.

Habertürk/Kürşat Oğuz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

iyi ve güzel...