Cama hayat veren nefes

Gülin Algül’ün hayatı bir gazete haberiyle bir anda yön değiştiriyor. Ekonomi okumuş, çalışan bir kadın olan Algül yıllarca kariyer peşinde koşuyor. Önce çalışma zamanını yarıya indirip birkaç kursa katılıyor ardından da iş hayatını tamamen bir kenara itip cam üflemeye gönül veriyor.

Cam üfleme sanatıyla buluşmasını şöyle anlatıyor Gülin Algül;
2002 yılında Beykoz Öğümce Köyü’nde Cam Ocağı Vakfı’nın uluslar arası uygulamalı sıcak cam üfleme üzerine de eğitim alınabilecek bir cam sanat merkezi olarak kurulduğunu gazetede okuduğum günü hala aynı sevinçle hatırlıyorum. 22 yıl önce bir iş gezisi sırasında el üfleme kuşların yapılışını gördüğümde hayran kaldığım sıcak cam üfleme sanatına Cam Ocağı Vakfı’nın ilk öğrencilerinden biri olarak adım attım.

Camla ne zaman tanıştınız? Neden cam?
Camla ilk farkında olarak tanışıklığım sanırım herkesin Murano camları olarak bildiği, küçükken evimizde ya da misafirlikte gördüğüm yalın, masif ama renkli, derinliklerinde ışığın oynadığı kütlelerin akışkanken şekillendiği belli olan çeşitli formlardaki küllük, şekerlik ya da dekoratif vazo ve kaseler oldu.
Camdaki ışıkla birlikte oluşan derinlik algısı benim camdan diğer malzemelerden daha fazla etkilenmeme yol açıyor sanırım. Cam, maden olarak, özellikle sıcak cam çalıştığınızda, hakimiyeti çok zor görünmesine rağmen, ihtiyacı olan sıcaklık ve şekillendirme yetisi sunulduğunda, sabır ve sevgi eklendiğinde, kendi isteğiyle şekillenmeye katkıda bulunur, sanki sizinle dans eder. Bu manevi düzeyde de mutluluk yaratıcı bir deneyimdir.

Mevlana felsefesinin dönüşlerindeki olgunlaşmanın üfleme çubuklarımızla sürekli döndürerek bu 1200 derece sıcak madeni şekillendirirken de yaşanabileceğini düşünüyorum. Yerçekimini nötrleştirerek fiziki dünyadan uzaklaşmak, hoş bir benzerliktir. Camda da ancak bu ısıda bu noktadan sonra bir şekil çalışmaya başlayabilirsiniz. 

Camda hangi tekniklerle çalışıyorsunuz?
Camda sadece sıcak cam üfleme ve sıcak cam kütle heykel tekniği ile çalışıyor, hiçbir kalıp kullanmadan parçalarımı şekillendiriyor ve bu yönde bağımsız bir tarzda çalışarak sınırlarımı keşfetmek istiyorum.

Sanat felsefenizi birkaç cümleyle dile getirmek isteseniz… Camla çalışmak size ne hissettiriyor? Cam sizin için ne ifade ediyor?
Benim kendimi sıcak camla geliştirme ve uluslar arası düzeyde de  ‘’Türkiye’de de stüdyo camcılığı ekolü varmış, gelişiyormuş, takip etmeye değermiş’’ dedirtecek bir grubun içinde sayılabilmekten ve sıcak cam üfleme önceliğimden başka hizmet etmek istediğim belirli bir felsefe yok. 
Aslında bu çağda artık hepimizin ülke bazında ve sınırlarla değil de, dünya ve evreni oluşturan öğelerin bir ortağı, parçası olarak, bu algıyı yansıtacak koleksiyonlar yapmak istiyorum. Çalışmalarımı geliştirirken mümkün olan alanlarda da kendi kültürümüzden ve topraklarımızdan da oluşmuş bir şeylerle ilerlemeyi  hedefliyorum. ‘’1200 derecede ebru’’ konum tam da buna hizmet ediyor. İnsan çıktığı yere de her an bağlı olduğunu hissetme ihtiyacı duyuyor. Orası ev, tanıdık, güven verici.

Tüm çalışmalarımda hiç etkisinden kurtulamadığım asli esin kaynağım evrenin zerafeti, oluşum ve işletim kanunları, doğada gizlenmiş değişmez dengeler hizmet ettiğim bir felsefe sayılabilir. Bunları güncel hayatımızda sıkıcı ve kalın kitaplar şeklinde değil de, bakmaya değer güzellikler halinde yansıtabilmeyi ümit ediyorum.

Cam üfleme tehlikeli bir iş, bu anlamda mekan sorunu yaşıyor musunuz? Çalışmalarınızı nerede gerçekleştiriyorsunuz?
Atölyem yok çünkü, sıcak cam üfleme çok ciddi bir fırınlar silsilesinin yönetildiği ve sürekli ısısının kontrol altında tutulduğu, disiplinli bir çalışma ortamı gerektiriyor.
Cam Ocağı Vakfı Türkiye’nin ilk ve tek uluslar arası düzeyde herhangi bir yaş ve eğitim seviyesinde sıcak camda kurs alınabilecek yeridir. Ben de çalışmalarıma kursların dışında Cam Ocağı fırınlarını kendi adıma kiralayarak orada devam ediyorum. Kar amaçsız bu vakfın sıcak fırınlarının hiç sönmemesi sayesinde sürekli uluslar arası düzeyde beslendiğim bu merkezden daha iyi bir gelişme ve çalışma ortamı da düşünemiyorum.

Cam üzerinde çalışırken sizi hangi duygular etkiliyor, nelerden esinleniyorsunuz?
Kağıt ağırlıklarımda nazar, döngü çeşitleri, modern formda çeşm-i bülbül konularını bolca işliyorum. Sevginin hallerini işleyen üfleme kalplerim, yaşamın oluşum ve işletim kanunları, doğada gizlenmiş değişmez dengeler, evrenin zerafeti gibi konuları çalışmayı çok seviyorum.


2006’dan beri sıcak camda ebru çalışmalarım için geleneksel ebru sanatımızın desenlerini kültürümüzden çıkan bir teknik olarak uygulayıp, ebrunun gerçekte bir su sanatı olması ayrıcalığını, camın sıvı ortamında elde eden ve birleştiren kendime has bir yöntemle ‘’1200 derecede ebru’’ koleksiyonlarımda da  ‘’Varoluşumuzun temellerinin, tüm dünyayı aslında bir olduğunu bilmeye davet edenin ve bir olduğunu gösterenin de, su ve camın kardeşliğinde de gözlemlenebileceğine inanıyorum.

Sadece sanat objeleri mi üretiyorsunuz, yoksa günlük kullanıma yönelik tasarımlarınız var mı?
Şimdilik bir ayrım yapmadan hoşuma giden her şeyi belli koleksiyon konularım olarak tanımlayıp, ‘’asanni’’ ismiyle ve her birine ayrı bir numara işleyerek altına elmas uçlu kalemle imzamı atıyorum. Bazı yaptıklarım daha güncel kullanıma uygun oluyor ve sanat eseri sınıfında değil de güncel kullanım objesi olarak satılıyor, ama ben hepsini tek tek yapıyorum, yani bu ayrımı, yaptıklarımı satanlar yapıyor.

Geldiğim noktada Turkish Cultural Foundation’ın da çok önemli bir proje desteğini alarak, 1200 derecede ebru konuma ait bir parçamla Camgeran 2010’da hem ödül aldım, hem de Türkiye’nin ilk ve tek cam müzesi Eskişehir Çağdaş Cam Müzesi ve Avrupa’nın en kapsamlı cam kolaksiyonuna sahip Düsseldorf’taki Glasmuseum Hentrich’de olmak üzere müze koleksiyonlarına girebildim.

Şu sıralar neler üzerine çalışıyorsunuz?
Son yoğunlaştığım konum ‘’1200 derecede ebru’’. Bunun yanı sıra kalplerimi, kağıt ağırlıklarımı, nehir taşlarımı yapmaktan vazgeçmiyorum tabii.

Gülin Algül son yıllarda pek çok kişisel sergi gerçekleştirdi ve bunun yanı sıra karma sergilerde de yer aldı.
2010 ‘’Camgeran 2010, Cam Yarışması’’, Eskişehir
2010-‘’Cam Ocağı Ege’de’’, İzmir
2010-‘’International Glass Art Exhibition 2010, Zwiesel’’, Almanya
2010- ‘’Yaşayan Kuş Evleri’’-(Füreya’nın 100.cü yıl anısına) Maçka Sanat Galerisi,İstanbul
2009- 3. Egeart Sanat Günleri-Davetli Sanatçı Cam Ocağı grubu-İzmir
2009- ‘’Aşk Üçgeni’’sergisi-Galata Kuledibi Petraki Dairesi-İstanbul
2009- ‘’Camdan Kalpler’’-Galeri Sevart-İstanbul
2009- Ambiente Cam Ocağı standı-Frankfurt
2009- Akmerkez-‘’Kadınlar Günü Karma Sergi’’-İstanbul
2008-‘’Yeniyıl Cam Sergisi’’ Cam Ocağı Vakfı-İstanbul
2008- ‘’Bana nefesiyle nefes veren anneme…kendi nefesimden’’-Galeri Sevart,İstanbul

CNN Turk  Demet Güven  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

iyi ve güzel...